Beydağı'na
Beydağı'na gittim. Zirveye yaklaştım ama geri döndüm. Dönüşte Beydağı'na sordum...
Hamit Kiraz’ın Kaleminden…
Bugün Beydağı’na gittim. Zirveye yaklaştım ama geri döndüm. Dönüşte Beydağı’na sordum:“ Hayatımda birçok kez zirvelere yaklaştım; önemli olaylar yaşadım, fırsatlar yakaladım. Ama hiçbir zaman tam anlamıyla zirveye varamadım. Neden?”
Beydağı bana şöyle cevap verdi:“ Ben yükseğim; kimse beni aşamaz derdim. Ama bir gün beni de aştılar” hayat bu.
Kendi kendime sordum:“ Neden hep zirvelere yaklaşırım da bir türlü zirveye varamam? Şans mı bu, yoksa şanssızlık mı? Cesaretsizlik mi, imkânsızlık mı? Yoksa kapasitem bu kadar mı?” Bilmiyorum…
27 yaşındaydım. yıl 1984 Köyümüz Haçova’da muhtar seçildim. O yaşta, belki de Türkiye’nin en genç muhtarlarından biriydim. İki dönem boyunca halkla devlet arasında sağlam bir köprü kurduğuma inanıyorum.
Vatandaşın sesini duyuramadığı, bürokrasiye ulaşamadığı o yıllarda; ben köylüyle devlet dairesi arasında bir yol, bir umut olmuştum.
Bir gün köyde evlenecek bir kızın nüfusta kaydı olmadığını ögrendik, kaydını yaptırdık, ardından nikâhını kıydık.
Küçük gibi görünen bu olay, aslında o dönemin büyük bir gerçeğini anlatıyordu: 1980’li yıllarda vatandaş, devlet karşısında çoğu zaman çaresizdi. Eğer ben o çaresizliği bir nebze de olsa aşmalarına vesile olduysam, bunu bir başarı sayarım.
Muhtarlık dönemimde halk beni tanıdı, güvendi. Adım duyuldu, yaptıklarım konuşuldu. 1999 yılına geldiğimde hayatımda yeni bir dönem başladı.
Bu kez Yeşilyurt’ta İl Genel Meclisi Üyesi seçildim. Köyden çıkıp il genel meclisine girmek kolay değildi; ama o zorluğu da aşarak görevime başladım. Muhtarlıktan edindiğim tecrübeyi de yanımda taşıyarak, karşıma gelenin kim olduğunu, hangi görüşten olduğunu sormadan herkese yardımcı olmaya çalıştım.
Çünkü hizmetin siyaseti olmaz, derdim. Bu anlayışla hem halka hizmet ettim, hem de mensubu olduğum partiye karşı olan önyargıları kırdım. Bürokrasiyle iyi ilişkiler kurarak hizmeti kolaylaştırdım, devlete olan güveni artırdım.
Kısacası, bu yerel yönetim görevimde de bir çok bedel ödeyerek başarıya ulaştım. Halkın takdirini kazandım, dostlar edindim, her gittiğim yerde bir kapımın açık olduğunu gördüm. Ve anladım ki, beni en çok mutlu eden şey buymuş. Belki de benim zirvem buydu…
Fahri hizmetlerimin yanında ticaretle de uğraştım. Malatya’da tekel ürünlerinin pazarlama ve dağıtımını yaptığımız dönemde, kazanç çok az olsa da, yüksek ciro elde ettik; vergi sıralamasında da şirketimiz yer aldı.
Ancak biz, her zaman düşüncemizin iktidar olmasını ve halka hizmet etmeyi ticaretimizin önünde tuttuk. Kimi zaman bu uğurda ticaretimizi, kazancımızı feda ettiğimizi düşündük.
Bilen bilir, bilmeyene de sözümüz şu olsun: Balık bilmezse Hâlık bilir.”
Bakmadan Geçme





