Zaman, insana en çok unutturmayı öğretir. Gün gelir isimleri, yüzleri, hatta sesleri unutursun… Ama yüreğe dokunan biri varsa hayatında, işte onu unutmak kolay olmaz. Unutanlar da olur elbet — işte onlara biz nankör deriz.
Ahde vefa, bir hatırayı yaşatmak, bir iyiliği unutmamak, bir dostluğu yarı yolda bırakmamaktır. Bugün artık sadece sözlüklerde rastlar olduk bu kavrama. Oysa bir zamanlar büyüklerimiz "Vefa imandandır" derdi. Sözünde durmayan, vefasız olan kişi, yalnızca kalbini değil; insanlığını da yitirirdi.
GÜNÜMÜZÜN HASTALIĞI NANKÖRLÜK…
İnsanın kendine yapılan iyiliği görmezden gelmesi, hatır gönül tanımadan sırtını dönmesidir. Bir zamanlar yanında olanı, eli elindeyken unutan; işine yaramadığında bir kenara atan kişidir nankör. Ne yazıktır ki artık nankörlük, zeka göstergesi gibi görülüyor. Hâlbuki nankörlük, insan ruhunun en karanlık hâlidir.
Bir zamanlar zor günlerinde yanında olanı bir telefonla bile hatırlamıyorsan, çocukken sırtına montunu atan komşunu yıllar sonra görüp selam vermiyorsan, seni büyüten eli bir teşekkürle anmıyorsan… Kusura bakma ama bu zamanın suçu değil, karakterin yansımasıdır.
Ahde vefa, mezar taşı başında sessizce edilen duadır. Bir anneye "Hakkını helal et" demektir. Eskimiş dostlukların üzerindeki tozu silip "Unutmadım seni" diyebilmektir. Zor değil aslında… Ama unutmak daha kolay geliyor artık insanlara.
Oysa hayat dediğin şey; hatırlamakla, hatırlanmakla güzelleşir. Bir selam, bir dua, bir ziyaret… Belki de bir ömrün en anlamlı karşılığıdır.
Bugün belki telefonuna uzan. Birini ara. Vefa borcunu öde.
Ya da sadece içinden bir dua et. Çünkü bil ki: Gerçek insanlar unutmaz.
Unutanlar ise, insanlığını unutmuştur.