Dik Durmak, Adam Olmak!
İçinde yaşadığımız çağda, insanlık bir büyük yanılgının pençesinde: Görünmek, olmak'tan daha kıymetli hale geldi.
İçinde yaşadığımız çağda, insanlık bir büyük yanılgının pençesinde: Görünmek, olmak'tan daha kıymetli hale geldi.
KAYHAN İNCEOĞLU
İnsanlar, gerçekte ne olduklarından çok nasıl göründükleriyle uğraşıyor. İşte bu yüzden meydanlar insanla dolu ama sahicilik çorak; dostluklar kalabalık ama güven yalnız; sözler bol ama samimiyet kıt.
Dik Durmak: Rüzgra Karşı İrade
Bugün insanı eğmeye çalışan en büyük güç, menfaattir. İş hayatında, siyaset sahnesinde, dost meclislerinde… Çoğu kişi, doğrularını menfaat uğruna terk ediyor. Haklının yanında durmak yerine güçlüden yana saf tutuyor. Oysa dik durmak, rüzgra rağmen iradeyi eğmemektir. Tarih, alkışlarla değil; baskıya rağmen doğruda duranların adıyla yazılır. Dik duran insan, kaybetse de kazanır; çünkü kaybettiği yalnızca menfaat olur, kazandığı ise onur.
Adam Olmak: Çıkarın Değil Değerin Adamı
Bugün nice insan 'adamım' diye geziyor ama sözünde durmuyor, emanete sahip çıkmıyor, bir çıkar ilişkisi bozulduğunda dostlukları da bir kalemde siliyor. Siyasette, menfaat bitince dostlar düşmana dönüşüyor. İş hayatında, kazanç paylaşılmadığında kardeşlik unutuluyor. Dostluklarda, sahte gülüşler gerçek sadakatin yerini alıyor.
Gerçek adam; menfaatin adamı değil, değerin adamıdır. Yanında değilken bile güvenilendir. Adamlık, kalabalıklarda güçlü görünmek değil; yalnızken bile eğrilmemektir.
Kaliteli Olmak: Gösterişte Değil Özde
Kalite bugün pahalı kıyafetlerde, gösterişli arabalarda, sahte tevazularla süslenmiş toplantılarda aranıyor. Oysa kalite; nezakette, tutarlılıkta, merhamette gizlidir. Kaliteli insan, çıkar için değil, vicdan için konuşur. Sahtelik ve gösteriş çağında kaliteyi korumak, çamurun içinde açan bir nilüfer kadar zordur. Ama işte o yüzden değerlidir. Çünkü maskeler düşünce geriye kalan tek şey, insanın gerçek kalitesidir.
Toplumsal Çöküşün Kaynağı
Bugün toplumların çöküşü; yoksulluktan değil, adamlığın tükenmesindendir.
Siyasette sözler çok ama samimiyet yok., İş dünyasında projeler büyük ama güven küçük. Dostluklar Çok Ama Güvensizlik Had Safhada. Dostluklarda kahkahalar bol ama vefa yok.
Bizi tüketen yokluk değil, riyanın çokluğudur.
Son Söz: Sahici Bir İz Bırakmak
Her insan bu hayattan göçerken ardında bir iz bırakır. Kimisi izi toz gibidir, esen rüzgrla kaybolur. Kimisi izi kaya gibidir, asırlar geçse de silinmez. İşte o kalıcı izi bırakabilmenin yolu; dik durmak, adam olmak ve kaliteli yaşamaktır.
Çünkü riya ile süslenmiş bir ömür, kalabalıklarda alkış alsa da tarihin sessiz sayfalarında kaybolur. Ama sahici bir yürek, yalnız kalsa da ardında yankı bırakır.
Unutulmamalıdır: Toplumları değiştiren maskeli kalabalıklar değil; sahici duran azınlıklardır.