Meşhur Akçadağ Pilavı: Tadın Sırrı Ustasından Öğrenilir
Malatya mutfağının gurur kaynağı, Akçadağ pilavı ve Aşçı Abdurrahman Aslan Farkı…
Malatya'nın Akçadağ ilçesi, sadece tarihi ve doğasıyla değil, aynı zamanda sofralara armağan ettiği eşsiz lezzetleriyle de meşhur. Bu lezzetlerin başında gelen Akçadağ pilavı, her düğünde, her bayramda, her özel günde kazanlarla kaynayan bir gelenek.
Sofraların gözdesi, düğünlerin vazgeçilmezi, misafir sofralarının baş tacı. Herkes yapmaya çalışır ama 'o' meşhur kıvamı yakalayabilen pek azdır. İşte bu noktada, adı artık pilavla özdeşleşmiş bir usta var: Abdurrahman Aslan.
PİLAVIN KALBİ: DÖRT TEMEL MALZEME
Akçadağ pilavı, aslında sadeliğin ihtişamını gösteren bir yemek. Malzemesi az, ama marifeti büyük:
Baş bulgur: Yörede özenle seçilip taş değirmenlerde çekilen iri bulgur, pilavın ruhunu oluşturur.
Tereyağı: Yalnızca tadı değil, kokusuyla da sofraya iştah katar.
Et suyu: Sabırla kaynatılmış, ilik gibi et suyunun verdiği yoğun aroma pilavın kimliğidir.
Et: Pilavın üstüne ve içine taç gibi yerleşen et, lezzeti katlar.
İşte bu dörtlü, kazan başında Abdurrahman Usta'nın maharetiyle birleşince sıradan bir pilav değil, bir şölen ortaya çıkar.
USTALIK SADECE MALZEMEDE DEĞİL
'Akçadağ pilavını yapmak kolaydır' derler ama aslında zordur. Çünkü mesele yalnızca malzemeyi kazanla buluşturmak değildir. Usta, ateşin ayarını, tereyağın kavrulma zamanını, bulgurun et suyunu çekme kıvamını santim, santim hesap eder. Yanlış bir dakika, yanlış bir hareket, pilavı sıradanlaştırır.
1954 yılından beri yemek sektöründeki Abdurrahman Usta'nın sözleriyle' Bulgur suyu çekerken siz de sabırla beklerseniz, o pilav sadece karın doyurmaz; gönülleri de doyurur.
'AKÇADAĞ PİLAVI BASİT GÖRÜNÜR AMA EN ZOR YEMEKTİR'
Akçadağ Pilavı deyince insanlar basit sanıyor. Oysa en zor yemektir. Ateşin dengesini tutturmazsan yanar, suyunu iyi ölçmezsen lapa olur. Malzemeyi doğru seçmezsen lezzeti olmaz. Bizim pilavımızın sırrı da işte bu inceliklerde gizlidir.'
MAGAZİN TADINDA BİR LEZZET HİKYESİ
Yörede anlatılır; kimi genç gelinler kayınvalidelerine ilk günlerde hünerlerini göstermek için Akçadağ pilavına kalkışır ama o kıvamı tutturamayınca çareyi Abdurrahman Usta'nın kapısını çalmakta bulurlar. Bazıları tarifi öğrenmeye çalışır, ama ustanın yılların deneyiminden gelen el ayarını kopyalamak mümkün olmaz.
'PİLAV SADECE KARIN DOYURMAZ'
Abdurrahman Usta için pilav, sadece mideyi doldurmak değil, gönül doyurmak anlamına geliyor: ' Pilavı yaparken niyetin çok önemlidir. Ben pilavı kazan başında karıştırırken sadece yemek pişirmem; dua ederim, bereket dilerim. Sofraya oturan misafirin yüzü gülsün diye uğraşırım. Belki de bu yüzden bizim pilavın tadı başka gelir.'
AKÇADAĞ'DAN DÜNYAYA
Bugün Akçadağ pilavı yalnızca Malatya'da değil, yurt dışında yaşayan gurbetçilerin sofralarında da özlemle anılıyor. Festivallerde dev kazanlarda pişen pilavın etrafında yüzlerce kişi toplanıyor. Her kaşıkta bir anı, her lokmada bir gelenek yaşatılıyor.
Kısacası, baş bulgurun ağırlığı, tereyağının kokusu, et suyunun bereketi ve etin lezzeti bir araya geldiğinde ortaya çıkan şey sadece bir pilav değil, Akçadağ'ın kültürel mirası oluyor. Ve bu mirasın gerçek bekçisi, ustaların ustası Abdurrahman Aslan.
Malatya Büyükşehir Ticaret Merkezi Geçici Esnaf Çarşısı Usta'nın Yerinde Abdurrahman Usta'dan tarif almak isteyenlerin uğrak mekanı.