Nerede O Eski Bayramlar? Ayranlı Çorbasız, Ev Baklavasız
Bir Dilim Baklava, Bir Kase Ayranlı Çorba ve Koca Bir Özlem: Nerede O Eski Bayramlar?
Bir bayram daha geçti Malatya'dan… Ama ne bayram. Ne çocukların gülüşü vardı sokaklarda, ne de fırınlardan taşan sıcak çörek kokuları.
O eski bayram sabahlarının telaşı yoktu bu kez. Sanki zaman bile durmuştu, sanki şehir, hatırlamak istemediği bir rüyadan uyanmak istemiyordu. Çünkü Malatya'nın yerli öz evlatları depremden dolayı İl dışındaydı. Ancak telefonlarla hasretler giderildi.
Kadim Şehir bir zamanlar Doğunun Paris'i Malatya'da Depremin izleri hl her yerde. Yıkılmış duvarlar değil sadece; yıkılan hatıralar, dağılmış hayatlar, eksilen yüzler…
İnsan, toprağın altına gömdüğü sadece sevdiklerini değil, geçmişini de kaybediyor böyle zamanlarda. İşte o yüzden 'nerede o eski bayramlar?' diye sormak, bir nostalji değil artık, bir yas biçimi.
Hatırlıyorum da, bir zamanlar bu bayramlarda annem sabaha karşı uyanır, arefe günü açılan ve mahalledeki ekmek fırınında pişen tereyağ kokulu ev baklavasının şerbetini döker , üstünü incecik cevizle süslerdi. O çıtırtı sesi hl kulağımda.
Ev yapımı baklavanın tadı damakta değil sadece, hafızada da kalır. Şimdi o baklava tepsilerinin yerini hazır tatlılar almış. Gerçi Depremde herkes bir yerlere savruldu kimler gelecek ki yapasın yediresin ev baklavasını. Hl paylaşıyoruz elbette, ama bu kez bir lokmadan çok, bir acıyı paylaşıyoruz.
Sıcak yaz güneşinin altında, bir çadırın gölgesinde uzatılan bir kase ayranlı çorba vardı bu bayramda. Ne kadar basit bir şey gibi görünür belki ama, içindeki serinlik kadar anlamı da derindi. O çorbanın içinde dayanışma vardı, paylaşmak vardı, 'yalnız değilsin' diyen bir bakışın sessizliği vardı.
Bu bayram, annemin tığ işi masa örtüsüyle süslenen soframız yoktu. Babamın sabah ezanından önce kalkıp haydi çocuklar Bayram namazına geç kalmayın sesi yoktu. Komşularla kapı kapı dolaşıp el öpmek yoktu. Çünkü bazı komşular artık yoktu. Kapılar yerinde değildi.
Ama yine de, çadırların arasında bayramlaşmaya çalışan insanlar gördüm. Kimi kendi acısını unutup, diğerinin elini sımsıkı tutuyordu. Bir çocuğun elinde, bir başkası tarafından verilen ikinci el bayramlık vardı; ama gözleri ışıl ışıldı. Çünkü umut, en çok da o küçücük ellerde yaşamayı bilir.
Betonlar yıkılmış olabilir ama yürekler hl ayakta. İşte bu yüzden, belki de en anlamlı bayramlardan biriydi. Bu topraklar, acının da sevincin de mayasını bilir. Bir gün yeniden pişecek ev baklavaları, yeniden kaynayacak ayranlı çorbalar. Ve o gün geldiğinde, sadece bayramları değil, birbirimizi de daha kıymetli bileceğiz.
Çünkü Malatya, yıkılsa da eğilmeyen bir şehir. Ve bizler, bayramın sadece neşeyle değil, direnişle de anlam kazandığını bilen insanlarız. Çünkü biz Malatyalıyız…